9 Kasım 2011 Çarşamba

Yaşadığını Hisset!

   Sokaktan gecen insanlara bakıyorum da ...Mutluluk ne kadar da uzak onlara..Kimisi endişeli, kimisi yorgun, kimisi de biryerlere ,birşeylere geç kalmışlığın verdiği huzursuzlukla adımlarını coğaltıyor kaldırımlarda.Oysa ki hayata geç kalmışlık var yüzlerinde, herbirinde...
  
   Ya yüze takılan yarım ağızlı gülümseme maskelerine ne demeli? Şu sıralar hepsi bedava, kapan alıyor. Kapı komşumuzla karşılaşmayalım diye dürbünden bakıp yoklama çekebiliyoruz. Sırf olası sorularına maruz kalmayalım diye. 'Hep aynı gelişigüzel diyaloglar' diyoruz içimizden.
(komşu dış ses): 'Merhaba canım, nasılsın?'
(bizdeki iç ses): 'Bok gibiyim , ama sana anlatacak halim de yok tabi'
(bizdeki dış ses): İyiyim tatlım, seni sormalı?' (iç ses): ' Cok da umrumda senin nasıl oldugun, ne vardı da karsılaştık '...Bunun gibi diyaloglar ne kadar da olası değil mi ,ne kadar da bizden, içimizden...

   Araba süren amca , direksiyon tuttugunun farkında degil, restoranda yemek yiyen genç kız ne yedigini bilmeden telefonundan eski 'boyfriend' ine mesaj göndermekte, yalnızca duşa ayırabileceği 5 dakikası olduğunu bilen yönetici asistanı Selma, bedeninden suyun akıp gittigini bile hissedemiyor ki nefes aldığını hissetsin...

   Vallahi sizi bilmem ama benim gerçeğim şudur ki, hayat akıp giderken, zaman pırr diye kanatlanıp uçarken, bir derin nefes almalı ve soludugumuz havanın, etrafımızdaki insanların, yaşadığımız evrenin farkına varmalı, doğamıza, yaratılışımıza ve yaratıcımıza aşk duymalı, yaşarken gülmeli hem de en gerçekçisinden, en derininden...

1 yorum:

  1. komşun olarak(!) yazıyı okudum ve çok beğendim canım.eline koluna ve herşeydende önemlisi yüreğine sağlık.yazılarının devamını bekliyorum.

    YanıtlaSil